Fiziki POS Cihazı Maliyetleri: Kiralama mı, Satın Alma mı? İşletmenizin kapısından giren her müşteri potansiyel bir kazançtır. Peki, bu kazancı kasaya dönüştürmenin en kritik anında, yani ödeme noktasında ne kadar verimlisiniz? Kartla ödeme almak artık bir lüks değil, bir zorunluluk. Ancak bu zorunluluğun getirdiği fiziksel pos cihazı kararı, birçok işletme sahibi için kârlılığı doğrudan etkileyen,…
İşletmenizin kapısından giren her müşteri potansiyel bir kazançtır. Peki, bu kazancı kasaya dönüştürmenin en kritik anında, yani ödeme noktasında ne kadar verimlisiniz? Kartla ödeme almak artık bir lüks değil, bir zorunluluk. Ancak bu zorunluluğun getirdiği fiziksel pos cihazı kararı, birçok işletme sahibi için kârlılığı doğrudan etkileyen, karmaşık bir finansal labirente dönüşebilir. Gelin, bu labirentin çıkışını birlikte bulalım ve işletmeniz için en akıllıca kararı verelim.
Bir fiziki pos cihazına ihtiyacınız var. İlk akla gelen soru genellikle şudur: “Kiralamak mı daha mantıklı, yoksa satın almak mı?” Bankaların veya ödeme kuruluşlarının tekliflerine baktığınızda, rakamlar ilk başta basit görünebilir: Aylık bir kira bedeli ya da tek seferlik bir cihaz ücreti.
Ancak bu, buzdağının sadece görünen kısmı. Seçiminiz, sadece o anki nakit akışınızı değil, aynı zamanda gelecek yıllardaki operasyonel giderlerinizi (OPEX), kârlılığınızı ve hatta teknolojiye ayak uydurma hızınızı bile belirleyecek stratejik bir karardır. Yanlış bir adım, sizi yıllarca sürecek gizli maliyetlerle ve beklenmedik bir fiziksel pos maliyeti tablosuyla baş başa bırakabilir.
Diyelim ki en ucuz görünen kiralama seçeneğini tercih ettiniz. Aylık ödemeler başta küçük görünse de, iki yılın sonunda cihazın kendi maliyetini çoktan aştığınızı fark edebilirsiniz. Peki ya komisyon oranları? Anlaşmanız, sizi yüksek “Tüccar İndirim Oranları”na (MDR) mahkûm ediyor olabilir mi? Bu durum, toplam fiziksel pos maliyeti üzerinde görünmez ama sürekli bir artışa neden olur.
Ya da büyük bir sermaye harcaması (CAPEX) yaparak cihazı satın aldınız. Harika! Artık aylık kira derdiniz yok. Peki ya birkaç ay sonra fiziki pos cihazınız arızalanırsa ne olacak? Teknik servis ve bakım ücretleri bütçenizi sarsabilir. Ya da iki yıl sonra, çok daha hızlı ve güvenli yeni bir ödeme teknolojisi çıktığında, elinizdeki pahalı cihaz bir anda “eski teknoloji” haline gelirse? Sürekli biten kâğıt rulo (slip) masrafını ve yazılım güncelleme ücretlerini de hesaba kattınız mı? Bu, sadece bir cihaz satın almak değil, onun tüm yaşam döngüsünün sorumluluğunu üstlenmektir.
Panik yapmaya gerek yok. Doğru karar, tüm maliyetleri şeffaf bir şekilde masaya yatırmaktan geçer. Buna teknik dilde Toplam Sahip Olma Maliyeti (TCO) diyoruz. Yani, bir POS cihazının size sadece alış veya kira anında değil, ömrü boyunca mal olacağı her kuruşu hesaplamak. Şimdi, iki modeli de bu profesyonel bakış açısıyla mercek altına alalım.
Bu modelde, mülkiyet sağlayıcı firmadadır ve siz aylık bir hizmet bedeli ödersiniz. Genellikle bankalar tarafından sunulur.
Bu modelde, cihazın mülkiyeti tamamen size aittir. Genellikle banka bağımsız ödeme kuruluşları bu seçeneği sunar.
Unutmayın, en ucuz görünen seçenek her zaman en kârlı olan değildir. İşletmenizin bugünkü durumunu, gelecekteki büyüme hedeflerinizi ve risk iştahınızı değerlendirerek, toplam sahip olma maliyetini göz önünde bulunduran bir karar vermek, sizi gereksiz masraflardan koruyacak ve kârlılığınızı artıracaktır.
https://param.com.tr/
Reklam ve İşbirliği: [email protected]